ASGARİ ÜCRETTE MUTLU SON

ASGARİ ÜCRETTE MUTLU SON

Asgari ücret en sonunda açıklandı.
Uzun süren pazarlıklar.
Kamuoyunu meşgul eden durumlar.
Türk İş’ in bastırması.
Üstüne düşmesi.
3000 tl. de ısrar.
Pazartesi günü 81 ilde eş zamanlı yapılan açık hava basın açıklamaları.
Bu sene asgari ücret için Türk İş, çok uğraştı.
Yoğun çalıştı.
Türk İş ile birlikte.
Hak İŞ.
Disk.
Hep ortak açıklamalar.
  Sonuç olarak.
Zorlu bir süreç.
Ekonomik sıkıntılar.
Bugün gelinen noktada.
Asgari ücret önemli bir artışı gördü.
Tam 500 TL.
Bence önemli bir artış.
Önemli bir yükseliş.
Ve şunu söyleyelim.
Bundan önce 1600 TL olurken önemli yükselişleri gördük.
2020 TL olurken gene önemli yükselişi gördük.
Geçen yıl ise 300 TL. bir artışa kimse sesini çıkartmamıştı.
Bu zorlukta bu artış çok önemli.
Değerli.
İşçiler mutlu olsun.
İşverenlere de Allah kolaylık versin.
Türk İş genel başkanı Ergün Atalay’ a da herkes teşekkür etsin.
O olmasa bugün 1600 TL.
2020 TL.
VE BUGÜN 2825 TL ler biraz zor olurdu.
Bu seviye artışlar biraz imkansız olurdu diye düşünüyorum.
Ekonomik olarak zorluklarla geçen bir yıl sonunda asgari ücret artışı dar gelirli kesime.
Bir moral oldu.
Hayırlı ve uğurlu olsun.
İyilik yapmak, sıhhat kazandırıyor
  Geçtiğimiz gün internet üzerinden araştırma yaparken, gezinirken,  ilginç bir yazı dikkatimi çekti:
İyilik yapmak hem sağlığa iyi geliyormuş hem de mutluluk veriyormuş.
Mutluluk verdiğini biliyorduk da sağlığa iyi geleceğini hiç aklımıza getirmemiştik… 
Bu konuda çeşitli görüşler var; örneğin İyilik kavramının şu anda psikoloji profesyonellerinin ve ruh sağlığıyla uğraşan uzmanların yeni keşfettiği bir kavram olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu kavram unutulmuştu, terk edilmişti. Yeniden keşfedildi. İyilikle ilgili yapılmış çok çalışma var. Aslında iyilik yapmanın insana iyi geldiği görüldü. Nasıl iyi geliyor? İyilik insanın sadece karşı tarafı değil, kişinin kendisini de mutlu ediyor. Depresyon ve anksiyeteyi azaltıcı bir etkisi var. İyilik yaptığı zaman kişinin öz saygısı da artıyor. Yapılan araştırmalarda kişinin başkasına yardım ettiği zaman beyinde empatinin verdiği bir mutluluk hormonu salgılatılıyor” diyor. 
 
Dünyada artan depresyona karşı psikolojik refah seviyesi ve manevi refah seviyesinde artış olmadığını belirten bir başka tıp uzmanı ise “Tam tersi daha da kötüye gidiyor. Özellikle artan depresyon vakalarına karşı sorunun nedenlerini tespit etmek amacıyla yapılan araştırmalar, şu sonucu ortaya koymuş: İnsanların mutlu olabilmesi için başkalarının da mutlu olması gerekiyor. İyilik yapmanın antidepresan etkisi var. Bunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu çağı güvensizlik çağı olarak tanımlıyorlar. O derece güvensizlik artmış, yalnızlık artmış. Eve gittiği zaman eşine sırtını dönmekten korkar olmuş, bana zarar verebilir mi, çoluğumdan çocuğumdan kötülük görür müyüm gibi kaygı insanı, hayatı yaşanmaz hale getiriyor. Buna çözüm olarak da iyilik yaptığın zaman karşı tarafa ‘Ben senin dostunum’ diyorsun. ‘Benden sana kötülük gelmez’ diyorsun. ‘Benimle ilgili negatif düşüncen varsa bağışla’ diyorsun. Bunları doğrudan söylesen olmaz. Bu rastgele, sessiz bir iyilik olacak. Arkasından güzel şeyler konuşmak, kişinin kulağına gittiği zaman diyecek ki ‘Bak ben onun hakkında iyi düşünmüyordum ama o benim hakkımda güzel şeyler söylüyormuş. Ben ne kadar kötü bir insanmışım. Ben bunu nasıl yaptım’ diye düşünecek. Onun için kişi, iyilik cömerti olduğu zaman farkında olmadan kendisine de kazanım olarak dönüyor” diye konuşuyor.. 
  
Bu konuda ekonomi açısından da görüş belirten uzmanlar var; “Kapital sistemde iyilik yapmak işletme maliyetini arttırır” diyen bu uzmanlar, “Şu anda yardım etmeyin, sadaka vermeyin, iyilik yapmayın diyen bir modernizm var. Kapital sistemin öğretisi bu. Bu öğretinin yanlış sonuçları çıktı çünkü bir kimse iyilik yaptığı zaman aslında herkes kazanıyor. O kişi kaybediyor, bir şey veriyor gibi gözüküyor ama öyle değil. Rahibe Terasa’nın meşhur bir sözü vardır. ‘Dünya nasıl yaşanılır olur?’ diye soruyorlar o da ‘Birebir iyilik yapmakla’ diye yanıtlıyor. Öyle güzel özetlemiş ki. Bu evrensel bir doğrudur. Birebir iyilik yapmayı kültür haline getirmiştir” şeklinde görüş belirtiyorlar. 

İyilik yapma konusuna gelenekler açısından yaklaşan bir başka psikiyatr profesörü ise Anadolu’da iyilik yapmanın bir kültür olarak bulunduğunu belirtiyor, “Ama bu kültür köreliyor, gidiyor şu anda. Artık ağaç kurumaya başladı bunu canlandırmamız lazım. İyilik yaparken karşılıksız, rastgele ve sessiz iyilik yapalım. Bir çıkar beklemeden, göstere göstere değil. Alkış ve övgü bile beklememek lazım. Bu iyilikler çok daha tesirli oluyor. Hiç iyilik yapmamaktan, hep bana hep bana demekten daha iyidir” diye konuşuyor.
 
Olaya eğitim açısından da şöyle bakılıyor:
Sadece kendini düşünen değil, toplumsal iyiliği düşünen gençler ve çocuklar yetiştirilmesi gerektiğini de belirten eğitimciler, “Şu durumda ihtiyacımız olan ‘İnsanların yararı ve insanların mutluluğu için ben ne yapabilirim?’ diye düşünen genç bir kuşak. Hep kendisi için hayal kuran bir genç yetiştirmeyelim. Vatan için hayal kursun, gelecek için hayal kursun, başkalarına bir şey yapacak hayaller kursun. İnsanlar hayatın sonuna geldiği zaman nasıl bir iz bırakacağıyla ilgili hayaller kursun. Böyle durumlarda bunların hepsi iyilik yapmaktır. Bunun için niyet önemli” diyorlar.
  
Kültürümüzden gelen iyilik yapmanın daha da yaygınlaştırılması gerektiğini ifade eden bir psikolog ise “Toplumumuzda özellikle Ramazan ayında bakkala gidilir. Veresiye defterinden birinin borcu ödenip kapatılır ve o kişi kimin yardım ettiğini bilmez. Bütün bunların hepsi bizim yeniden canlandırılması gereken değerlerimizdir. Yani iyilik insana iyi geliyor. İyilik insanı mutlu edip hayata anlam katıyor. Öz saygımızı arttırıyor. Kişini kendini iyi hissetmesine sebep oluyor. Bunu yaşam felsefesi haline getirmemiz lazım. Bu olursa dünyada kötü bir şey kalmaz. Bunu keşke küresel olarak yapabilsek. Bencillik iyiliğin en büyük düşmanıdır” şeklinde konuşuyor.
Sonuç şu;
İyilik yap hem sıhhat kazan hem de mutlu ol…

Güncelleme Tarihi: 29 Aralık 2020, 17:42
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER