Kim salıyor bu güvercinleri?

Nereye gitsen seçim, kime selam versen adaylar konuşuluyor bu günlerde…

Ereğli’ye bakarsanız eğer, partilerin Genel Merkezleri işi gücü bırakmış Ereğli ile uğraşıyorlar!

Yok o buna söz vermiş, yok şu aday falanca bakandan torpil yapmış v.s.

Bize göre Ankara Ereğli ile yatıyor, Ereğli ile kalkıyor!

Ereğli’de ki bu düşünce bana bir iki anımı hatırlattı…

Yıllar önce TBMM’de bir ziyarete gidiyordum…

AŞTİ’de otobüsten indim ve bir taksiye binerek TBMM’ye gideceğimi söyledim…

Şoför nereli olduğunu sordu…

Zonguldaklı olduğumu söyleyince oldukça ilgimi çeken şeyler söyledi!

Dedi ki; “Kusura bakmazsan bir şey diyeceğim. Yıllardır taksiciyim, ne zaman arabama birileri binse tüm muhabbetleri siyaset. Genellikle de Zonguldaklı yolcularımı TBMM’ye götürürüm. Zonguldak’ın siyasetten başka işi yok mu?”

Siyasetle yatıyoruz, siyasetle kalkıyoruz biz…

Bir cami derneğinde bile kongre olsa günlerce buradaki seçimi konuşuruz…

Yine önemli bir anım: 1995 veya 96 yılıydı. O yıllarda Ereğli’de yapılan festivalin medya tanıtım ayağına katkıda bulunmak için mücadele veriyorum.

Dolayısıyla Festival Komitesinde resmi görevliyim…

Halil Posbıyık özellikle ulusal basın ile diyalog konusunda ciddi sorumluluk vermişti bana…

Her festival öncesi İstanbul’da birkaç gün program yapıp tüm ulusal basını ziyaret eder haberler yayınlattırırdık…

Sabah gazetesini ziyaret ettik…

Rahmetli Ahmet Vardar’ı Ereğli ile ilgili haberler yapması ve ilçenin sorunları gündeme getirmesi için ikna etmeye çalışıyorum…

Ereğli’nin nüfusunu sordu…

0 yıllarda köylerle beraber 150 bin civarında falandı nüfusumuz…

Merhum Ahmet Vardar oturduğu masasından pencereyi göstererek, “Şu karşıdaki mahalleyi görüyormusun? Oranın nüfusu 300 bin civarında. Benim için oranın sorunu daha önemli Hüseyin” demişti!

Bunu niye anlattım?

Biz Ereğli’yi gözümüzde büyütüp, Ankara’nın sadece bizi ve bizim adaylarımızı düşündüğünü zannediyoruz…

Yahu Ankara için Ereğli’nin oy oranı çok mu önemli?

Ankara’nın bir mahallesi kadar yokuz!

İşin doğrusu bu!

Kendimizi kaf dağında görmenin anlamı yok!

HERŞEYİ HAKEDİYORUZ!

Ereğli olarak her şeyi hak ediyoruz biz!

Dünya küçülüyor biz halen siyasette yok o oralı, yok bu buralı muhabbetleri yapıyoruz!

Kim yüzümüze gülüyorsa ona oy veriyoruz!

Yöneticilerin vizyonunu, ufkunu ve bu kente ne  kazandırabileceğini hesaplamıyoruz!

Oturacağı koltuktan güç mü alacak, yoksa o koltuğa güç mü verecek önemsemiyoruz!

Bu siyasette de böyle, Sivil Toplum Kuruluşlarında da böyle!

Sonra da dert yanıyoruz…

Ağlamaya hakkımız yok!

Şu fıkrayı iyi okuyun:

Bir gün iki berduş kasaba meydanındaki pazarlarda aval aval dolaşıyormuş. Bakmışlar bir kalabalık, durmuşlar. Bir güvercin uçup gitmiş, berduşlardan birinin omzuna konuvermiş. Herkes toplanmış, berduşa “Sen padişahımız olacaksın!” demişler. Berduş kabul etmemiş, ısrarla hayır demiş. Daha sonra güvercin havada birkaç tur atıp tekrar aynı berduşun omzuna konunca, ısrarlara dayanamayıp padişah olmuş. Arkadaşı olan berduşu da başbakan yapmış. Sonra başlamış zulme, boyun vurmaya, vergi salmaya.

Arkadaşı “Yapma, etme, halk kızacak.” demiş.

Berduş padişahın cevabı ise şöyle olmuş: “Güvercin uçurup padişah seçen halka böylesi az bile!”

Ereğli’de kim salıyor bu güvercinleri sokağa bir bulabilsem!

YORUM EKLE