ŞAN­TAJ VE TEHDİT

Son dönemlerde sokakta ve bir yerlerde oturduğumuzda bazı dostlarımız sanki gazeteciliğin bir şantaj mesleği gibi algılanması beni son derece rahatsız etmiştir. Dolayısı ile gazetecilik nedir ne değildir bunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Gazeteci şantajcı değil, kamu yararına olan konularda devletin ve şahısların yanında olan bir kişidir. İnsanlar suç işlemeye her zaman müsaittir. Biz bu suçları şantaj malzemesi olarak kullanamayız. Ülkede devlet, kanun ve emniyet gücü var, biz kendimizi bunların yerine koyamayız.


Avukat, Doktor, Öğretmen, mühendis ve benzeri meslekler için okul okumanız gerekir. Ama maalesef iki meslek için günümüzde okur yazar olmanız yeterli. Müteahhitlik ve Gazetecilik. İlginç değil mi?
Avukat, Doktor, öğretmen gibi meslek sahipleri, iki köşe yazısı yazsa bunlara gazeteci diyebilirmiyiz? Eğitim almamış veya mutfakta yetişmemiş birisi maalesef günümüzde gazeteci ve itibar sahibi. O zaman ne oluyor, gazeteciler şantajcı ve menfaatçi.


Bir gazeteciye gazeteci demek için öncelikle tüm insanların ifade özgürlüğünü ve özelde de basın özgürlüğünü savunmak zorundadır. Gazeteci bir başka gazetecinin söyledikleri ve yazdıkları arasında suç unsuru aramaz. Ararsa ona gazeteci denmez. Gazeteci ırkçılık, nefret söylemi, ayrımcılık, savaş ve şiddete çağrı içeren görüşleri yazamaz, savunamaz. Bunların karşısında olmayana da gazeteci denmez.

Gazeteci devletin aleyhinde veya karşısında olamaz. Gazeteciler her zaman “önce kamu çıkarı, sonra kurumun çıkarı, en son da kendi çıkarı” yaklaşımı içerisinde olmalıdır. Haber yazılırken sorulacak ilk soru “kamu yararı var mı?” sorusudur. Bu sorunun yanıtı haber değerini belirler.

Bir gazeteci haber ya da yazı yazarken kamunun çıkarı dışında kişisel çıkarını ya da özel bir grubun, kişinin, kuruluşun çıkarını gözetmek durumunda kalırsa “çıkar çatışması” doğar. O nedenle gazetecinin kamu çıkarından başka hiçbir çıkarı gözetecek konumda olmaması gerekir.

Maalesef Zonguldak medyasında çıkar çatışmasının önlenmesine gerekli özen gösterilmiyor. Çıkar çatışması yaratan ya da yaratacak olan birçok ikili pozisyon olağan kabul ediliyor. Bu durumlar herkesin gözü önünde sürüp gidiyor. Gazeteciliğin itibar erozyonunun nedenlerinden biri de bu.

Daha iyi anlaşılması için diyelim ki bir gazeteci veya bir yazar panel, sunum, söyleşi gibi etkinliklere ücret karşılığı gidiyor. Gittiği söyleşileri haberleştirirse çıkar çatışmasından söz edilebilir. Zira maddi çıkar sağladığı için o kişi ya da şirketi öne çıkardığı anlaşılır.


Gazeteci polis değildir, bir başka gazetecinin yazdıkları ve söyledikleri kelimelerin arasında suç unsuru aramaz. Onu eleştirebilir ama hakaret ve özel hayatına ilişmeden. Gazeteci para karşılığ yazı yazamaz, bir suç işleyene şantaj yaparak menfaat temin edemez. Ederse işte o şantajcıdır.

Gazeteci savcı değildir, bir başka gazeteciye söylediklerinden ve yazdıklarından dolayı suçlamada bulunmaz. Bulunursa ona gazeteci değil tetikçi denir.

Gazeteci hakim değildir, bir başka gazeteciyi söyledikleri ve yazdıkları nedeniyle mahkum edemez. Gazeteci, siyasetçilerin, polislerin, savcıların, istihbaratçıların, cemaatlerin, iş dünyasının, futbol kulüplerinin, örgütlerin, lobilerin sözcülüğünü ve propagandasını yapmaz, yapamaz. Gazeteci siyasetçinin hedef aldığı meslektaşına saldırmaktan özellikle sakınmalıdır.

Gazeteci, meslektaşını yok etmek için polis, savcı, siyasetçi adına “tetikçilik” yapamaz ve yapmamalıdır. Peki yaparsa ne mi olur? O zaman tetikçi olur, zengin olur, ünlü olur ve hatta üst rütbede bir yere gelir ama asla gazeteci olamaz tetikçi olur.

Yazımdan eğer alınan olursa, mutlaka ortalıkta bu meslekle ilgisi olmayan kişilerdir. Ama ortalıkta çoğalarak ben gazeteciyim diye gezenler varsa onlara bu yazımın bir yararı olur diye düşünüyorum.

YORUM EKLE