Salla belki tutar

Zonguldak’da bir meslektaşımızı takip ediyorum. İnanın 40 yıllık mesleğim adına üzüldüm. Hani Nasrettin Hoca’nın göle yoğurt çalması gibi, gelene gidene sallıyor. Gazetecinin işi halkın kulağı ve dili olması lazımdır. Ancak gazetecilik kimliğine bürünerek halkı asıllı ve asılsız ithamlarla yanlış bilgilendirmek değildir. Elinde bir belge ve delil varsa ortaya koyarsın ve herkeste seni takdir eder.

Yoksa vurkaç taktiği güderek insanları rencide ederek hedef göstermek gazetecilik değildir. Yok efendi akaryakıt kaçakçılığı yapılıyor, yok bir yıl önce yapılan kazayı gündeme getirerek, bir yıl sonra bunu bir yerlere taşımak nitelikli gazetecilik değildir.

Nitelikli dolandırıcı diye itham edersen oda sana nitelikli falan filan derse bu dürüst bir gazetecilik değildir. Varsa elinde belgelerin koyarsın ortaya, o zaman herkes haddini bilir. İsim vermeden vurkaç taktiği yaparsan, bunun arkasından birileride çıkar başka şey söyler.

Düşünce ve fikriniz ne olursa olsun, insanların hayat ve yaşamına saygı duymak zorundasın. Herkesin aynı düşünmesi ve inanması mümkün değildir. Senin düşüncenden farklı olsada onun yaşamına saygı duyacaksın.

İsimsiz, işaret ederek birilerine sallarsan, o da birgün çıkar benden bir şey ve talep etti derse ne diyeceksin? Efendim bu tamamen yalan ve iftira diyeceksin. O zaman net ve açık olmadan sallamanada yalan ve iftira derlese o zaman sen ne diyeceksin?

Devletin kontrolünde olan ve bilgisi dahilde yapılan işlere polis rolüne bürünerek isim vermeden insan karalayıp ihbar etmek bizim mesleğimize uygun değildir. Ben her zaman açık ve şeffaflıktan yanayım.

Neden isim vermiyorsunuz, çünkü bu söylediğinizi sizde ispat edemediğiniz için üstü kapalı bir yerlere vurmaya çalışıyorsunuz. Karnından konuşmaya gerek yok, cesur gazeteci, cesurca yazar. Zikzaklar üzerine yazı yazmaz.

Hele şu seçilmiş insanları, seçmediğin halde hakkın varmış gibi onu yıpratmaya kimsenin hakkı yoktur. Görüş ve düşünceniz ne olursa olsun, milletin seçtiği seçilmişlere günü dolana kadar saygı duymak zorundayız.

Kimi sekreter, kimi danışman almış bunlar bunlar kendisini ilgilendirir. 15 yıldır Fetö ile mücadele ederek yazılar yazarım. 17 Aralıktan önce bundan dolayı çok tenkide uğradım. Evet Cumhurbaşkanın en yakınına kadar sızmış birisi Milletvekili danışmanlığına sızması kadar doğal bir durum olamaz. Zaman içerisinde tespit edilmiş bir danışman şimdi görevine dönememiş. Mesele bundan sonraki durumdur.

Bazen kardeş kardeşi ile anlaşamayıp aynı fikri paylaşmıyor. İnsanın bir yakını hainlik ve yanlışta yapabilir, ama bunu yakınlarını itham ederek suçlamak doğru bir davranış değildir. Herkes kendisinden sorumlu ve mesuldu.

Karnından konuşup sallamayacaksın, burası bir hukuk devleti. Hiçbirimizde hukukun üstünde değiliz. Kendimizi, polis ve savcı yerine koymayacağız. Devlet herşeyin üstasinden gelecek güçtedir. Bizede devletin hukukuna saygı duymak düşer. İnsaları üstü kapalı suçlayarak suçlu muamelesi yapmak gazetecilik ilkelerine yakışmaz.

Sizde bunun doğru olduğuna inanmıyorsunuz ama tarafgirlikten dolayı belden aşağıya vurmaya çalışmak hiçte yakışmadığı gibi ahlaki durumda değildir. Bir derviş Fıkrası konuyu bitirelim.

Bir derviş öğrencilerini toplar bir kulübeye yoğurt koyar. Sonra öğrencilerinden sıraya geçip izlemesini ister, o sırada kulübeden köpek geçer ve ağzı yoğurt bulaşmış şekilde çıkmış olur. Sonra derviş sorar öğrencilerine, “oradaki yoğurdu kim yedi?” Onlarda toplu olarak, “bunu bilemeyecek ne var” der, yoğurdu köpek yedi” derler.

Derviş öğrencilerine kızar, “ne olursa olsun gözünüzle görmediğiniz bir konu hakkında yorum yapmamalısınız.”

YORUM EKLE