29 Temmuz 2017 tarihinde ne güzel yayımlamıştı Zonguldak ile ilgili şiirlerini malum gazetenin internet sayfasında. Bu yazıları gören, okuyan bu şantajcı için “ne büyük gazeteci” be “ne Zonguldak sevdalısıymış” der. Ancak günler günler, aylar ayları kovalar ve anlar ki bu adam Zonguldak sevdalısı değil, büyümeye başlayacak bir çocuğun, bir şehrin topyekün katilidir.
Dün yayımlanan hezeyan dolu yazı ile görüyorsunuz ki kalem Zonguldak için değil bu şehrin seçilmişleri, milletvekilleri için çalışıyor. Bu devletin vekillerini ve bu şehrin seçilmişlerini sahtekarlıkla sözde suçlamaya çalışıyor. Ne kadar gülünç bir durum ki kendisi yazdığı yazıda, “Benim SİT’ime de böyle para verseler, bende severim bu milletin vekillerini, bürokratları. Hatta göklere çıkartırım” diyorsun. Bu ne demek oluyor. Sen daha önce bahsini geçirmiş olduğun kişilerden, devletten para talep ettin. Bu parayı ele alamayınca ağzından salyalar saça saça, kara ellerinle bu yazıyı yazdın. Yazık ki ne yazık! Zonguldak tarihinin yaşamış ve yaşayan en büyük ayıbısın. Dün ki yazılan yazılar ile bu üç milletvekilinin adalete ne zaman başvuracağını merak ediyorum. Zonguldak insanı sizin sandığınız kadar aptal değil. Neyin ne olduğunu biliyorlar. Gerçekleri yazamıyorsan, kaleminde mürekkebin yoksa başkalarında mürekkep isteme. İsteme ki insanların gözünde şerefin, şanın olsun.
Bu arada şunu belirtmeden geçemeyeceğim “Uzun kulaklı”… Yalanlarından ölünü toprak kabul etmeyecek. Mezar toprak ile toprağın buluşmasıdır ancak senin ateşten yaratılmış olman gerek ki bu kadar kötülük başka türlü olamaz. Bu şeytanlığın başka bir açıklaması olamaz…