YALAN MAKİNESİ

Yazıma başlamadan evvel makinenin ne iş yaptığını düşünelim bir zahmet. Kıyma makinesinden, çamaşır makinesine, oradan büyük fabrikaların dev makinelerine kadar aklımıza ne geliyorsa biran düşünelim.

Sunta imal eden fabrikalarda insan boyu çapındaki bir ağacı yaprak gibi incecik kesen makineler mesela.

Makine ne yapıyor değiştiriyor değil mi?

Hammadde giriyor, yeni ürünler çıkıyor. O haliyle kullanılmayacak şeyler kullanılacak hale geliyor.

Neyse mesele anlaşılmıştır herhalde.

Ya gerçeği değiştiren, doğruyu değiştiren yalan sözleri ne yapacağız?

Söz bir hammadde, dil bir hizmetkar.

Bu işi havale eden beyin de bir yalan makinesi. Dürüst insanlar yalanın gölgesinde bile hazzetmezler iken hakikatini kaybetmiş zavallılar oraları mekan tutmuşlar.

İnsan niçin bile isteye yalanı sahiplenir, bile isteye yalana sarılır. Yalandan ne umar, yalandan çıkarı nedir?

Her günün sonunda bir karanlık basar ve yalanların ortaya çıkma zamanı gelir.

Hiç öğretmediler mi sana; alma mazlumun ahını, çıkar aheste, aheste…

Televizyonu bize satabilseydin senin ‘atan’dık.

İftira sende alışkanlık olmuş. Hayatta çalışmak nasıl bir şey bilir misin?

Biz senin gibi devleti “istila” etmedik. Sadece çalıştık. Verilecek hesabı da herkese veririz. Tehdit ettiğiniz, şantaj yaptığınız kişilere benzemeyiz. Şubat değil mart karı yağdı di mi?

İstanbul’daki abileri tanıyorsan yerimiz belli o abilerinle gel. Biz adam gibi caddelerdeyiz, dışarıda duramayacağımızı söylüyorsun.

Ama aferin, en azından yolsuzluklarınızı inkar etmiyor, aksine kabul ediyorsunuz.

Keser de, sap da döndü. Sap sende kalır artık, keser bizde…

 

YORUM EKLE