31 EKİM ULUSLARASI KARADENİZ GÜNÜ

31 EKİM ULUSLARASI KARADENİZ GÜNÜ
gundemeregli.com- Zonguldak Çevre Koruma Derneği Başkanı Meltem Gürbüz, 31 Ekim Uluslar arası Karadeniz Günü ile ilgili açıklamada bulundu.


Karadeniz, havzasında yer alan ülkelerdeki yoğun tarımsal faaliyet ve yüksek miktarda kullanılan tarım ilaçları nedeniyle de kirlenmektedir. Ukrayna ve Rusya Federasyonu´ndan Karadeniz´e dökülen akarsular üzerinde yapılan barajlar büyük ölçüde suyun tutulmasına neden olmaktadır. Don Nehri´nin doğal olarak getirdiği su miktarı % 27, Dinyester´in % 40, Kuban´ın % 49 ve Dinyeper´in % 52 azalmıştır. Evsel, tarımsal ve endüstriyel atıkların denetimsiz ve arıtılmadan denize boşaltılması ötrofikasyon olayının meydana gelmesine ve ışığın nüfuz ettiği derinliğin azalmasına yol açmaktadır. Aşırı ötrofikasyon besin ağını etkiliyor, türler azalıyor. Denizde balık yataklarının yok olması ve kıyı turizminin zorlaşması önemli ekonomik kayıplara yol açıyor. Bütün bu nedenlerle, Karadeniz´de yaşayan deniz ürünleri nicel ve nitel olarak azalmaktadır. Ekonomik kayıplar her yıl artmaktadır. Bu kayıp Türkiye için son 10 yılda 600 milyon ABD doları olarak tahmin edilmektedir. Karadeniz´de sadece balık türlerinin % 40´ı tehlike altındadır. Bu nedenle, Karadeniz´de yaşayan yaklaşık 300 balık türünden 60´ının yeniden restore edilmesi gerekmektedir. Karadeniz´e gemilerin balast sularıyla geldiği sanılan, denizanası benzeri bir yaratık (Mnemiopsis Leidyi), kabuklu deniz hayvanlarını, balıkları, balık yumurtalarını ve deniz hayvanlarının besini olan planktonları yiyip bitirmektedir. Şu anda Karadeniz´in ıslak yaşam hacminin % 95´ini bu jelatin yapılı yaratık oluşturuyor. Karadeniz´in kirlenmesinde, İstanbul Boğazı´nın alt akıntısına arıtılmadan verilen İstanbul metropolünün evsel atıklarının da rolü büyüktür. Karadeniz Dağları´nın İç Anadolu´ya bakan bölümlerinde erozyon, denize ve akarsulara bakan yerlerde toprak kaymaları, heyelanlar yoğundur. Bölgenin, toprak kaymalarına, sellere açık olan yapısına insanın yüklediği ev, işyeri, fabrika, köprü gibi birçok unsur çevreye baskıyı artırmakta ve doğanın tepkisine neden olmaktadır. Son yıllarda, toprak kaymalarından, aşırı yağmurlardan, sellerden dolayı uğranılan ekonomik ve toplumsal acı giderek artmaktadır.
Ulaşımda, demiryolu ve denizyolu olanağının arka plana itilmesini sağlayan politikalar, Karadeniz´i kumsalı, körfezi, koyu, falezi olmayan bir deniz durumuna getirmektedir.
Yerel yönetimlerin denizi doldurma, böylece denizi kaybederken toprak kazanma tutumu tüm hızıyla sürmektedir. Rant sağlayıcı, ancak tarihe, doğaya, topluma saygısız bu tutum, denizle karanın düşmanlığını ve kıyılarda çirkin yapılaşmayı gündeme getirmektedir. Karadeniz´in özelliklerinden biri olan yaylalardaki çayır ve meralar bitkisel üretim amacıyla kullanma, aşırı otlatma, erken ve geç otlatma, iyileştirme ve yönetim çalışmalarındaki yetersizlikler nedenleriyle sorunlar yaşarken ormanlar da tarla açma, yerleşme, otlatma, kesme, taşıma ve az da olsa yangın gibi zarar verici etkenlerle karşı karşıyadır. Ayrıca, olağanüstü biyolojik zenginliğe, eşsiz güzelliğe sahip doğal yaşlı ormanlar da tehdit altındadır. Özellikle yapımına başlanan enerji yatırımları, bölge ekonomisine katkılarının ötesinde kaygılara da yol açmaya başlamıştır. Yatırımların, bölgenin doğal ve kültürel yapısı üzerinde bozucu etkilere yol açacağı kuşkusu giderilememiştir. Dünyada, barındırdığı hayvan ve bitki varlığı nedeniyle korunması gereken 200 endemik (çok az bulunur) alandan biri olan Fırtına Vadisi´ne yapılan, ülkemizin elektrik enerjisinin ancak binde dördünü karşılayacak hidroelektrik santralının çevreye vereceği zarar düşünülmeden yatırım kararı alınmıştır. ÇED raporu yetersizliklerle doludur. Bölge halkı yasal yollara başvurmak zorunda bırakılmıştır. Bölgede, Samsun´da bulunan gübre ve bakır, Ereğli ve Karabük´te demir-çelik, Çaycuma´da selüloz-kâğıt, Bartın, Trabzon ve Ünye´deki çimento fabrikalarından kaynaklanan hava kirliliği görülmekte, Murgul ve Zonguldak´taki maden işletmeleri de partikül madde kirliliğine neden olmaktadır. Ayrıca, özellikle Batı Karadeniz evsel ısınmadan kaynaklanan hava kirliliği sorununu yaşamaktadır.
Türk Boğazları´yla birlikte Karadeniz´i tehdit eden bir etken de tehlikeli madde taşımacılığıdır: Karadeniz´e her yıl eklenen 200 bin tonluk petrol kirliliğinin ancak 2 bin tonu doğa tarafından temizlenebilmektedir. Ancak, uluslararası petrol tekellerinin, bu hattın dışında yeni liman ve hatlarla Karadeniz´de tankerler aracılığıyla petrol taşımacılığını sürdürecekleri kuşkusunu taşıyoruz. Bölgenin kentsel, mimari, tarihi , doğal ve kültürel değerleri kıskançlıkla ve titizlikle korunmayı gerektirecek sorunlar içindedir. Bergama´da siyanürle altın aranmasının benzerlerini bölgede yaşama geçirme girişimlerini kaygıyla karşılıyoruz.
Bölgenin tek ürüne bağlı geçim kaynakları çeşitlendirilmeye muhtaç ve olanaklıdır.
Karadeniz Bölgesi, yatırımlardan ve ulusal gelirden en az pay alan konumdadır. Bu nedenle içe ve dışa hem beyin, hem de sermaye kaçışı, göç olgusu önlenememektedir.
Bölgeye özgü kültür alaşımı önyargılı ve bilgiye dayanmayan saldırılar altındadır.


Güncelleme Tarihi: 31 Ekim 2012, 10:15
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER