CİTTASLOW BİR YAŞAM FELSEFESİDİR...

Seferihisar Belediye Başkanı ve Cittaslow Türkiye Koordinatörü Tunç Soyer Çaycuma’yı sakin şehir yapmak için süreci başlattıklarını söyledi.

CİTTASLOW BİR YAŞAM FELSEFESİDİR...

ZOKEV’in konuğu olarak Zonguldak’a gelen Seferihisar Belediye Başkanı ve Cittaslow Türkiye Koordinatörü Tunç Soyer Çaycuma’yı sakin şehir yapmak için süreci başlattıklarını söyledi.

Sosyal Demokrat Belediyeler Derneği Başkanlığı ile Cittaslow Türkiye Koordinatörlüğü görevini de yürüten Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer, Zonguldak Kültür ve Eğitim Vakfının konuğu olarak geldiği Zonguldak’ta, “Yerel kalkınmada belediyelerin rolü ve Cittslow” başlıklı bir konferans verdi. Zonguldak Belediyesi Nikah Salonu’nda yapılan konferansa, Zonguldak Belediye Başkanı Muharrem Akdemir, Çaycuma Belediye Başkanı Bülent Kantarcı, Perşembe Belediye Başkanı İsmail İnam ve CHP Merkez İlçe Başkanı Fikret Zaman’ın yanı sıra bazı belediye meclis üyeleri, sivil toplum örgütü yöneticileri, ZOKEV üyeleri ve kalabalık bir izleyici topluluğu katıldı. Etkinliğin açılış konuşmasını yapan ZOKEV Yönetim Kurulu Başkanı Zafer Kalafat, etkinliğe olan katkılarından dolayı Çaycuma Belediye Başkanı Bülent Kantarcı ve Zonguldak Belediye Başkanı Muharrem Akdemir’e teşekkür ettikten sonra, “Bugünse kentsel meselelere bambaşka bir açıdan bakacağız. Öncelikle şunu ifade etmek isterim ki, yerin yüzlerce metre altında, 170 yıldır, ülke ekonomisine canı kanı pahasına değer üretmeye çalışan Zonguldak, uygulanan yıkım politikalarıyla hızla kan kaybediyor. İçinden iki il daha çıkarılarak coğrafi olarak da küçültülen kentte, daralan istihdama koşut olarak nüfus da azalıyor. Ülkenin endüstriyel süreçlerle tanışan ilk kentinde, madenlerin küçültülmesine koşut olarak ağır bir işsizlik sorunu yaşanıyor. Sorunun çözümü için hükümetin somut olarak önerdiği tek şey de termik cehennem oluyor. Kimse hesap vermeye yanaşmıyor, bu bin yılın başında, ‘Kamuda 5 milyon, özel sektörde 5 milyon kömür üreteceğiz’ denilerek uygulamaya konan politikalar, tüm kömür havzasını bir, bir buçuk milyon ton kömür üreten küçük bir işletme haline dönüştürdü. O vakitlerde, özel sektörle birlikte 20 binlere ulaşan çalışan sayısı, bugün 7-8 binlerle ifade edilir hale geldi. Ortaya çıkan istihdam sorununu çözecek alternatif sektörler yaratılmadığı gibi, süreç sosyal politikalarla da desteklenmedi. Kente bunun faturası da ağır bir işsizlik ve yoğun göç olarak çıkarıldı” dedi.

KİRLİ TEKNOLOJİ ÜRÜNÜ HİÇBİR YATIRIMI İSTEMİYORUZ

Kalafat sözlerini, “Geçtiğimiz aylarda ülkenin pek çok yerinden gelen çok değerli bilim insanları, yöre üzerine çalışan teknik elemanlar, bölgedeki üreticiler, kente vizyon sağlayan kuruluşlar ve çevre örgütleriyle birlikte gerçekleştirdiğimiz Filyos Vadisi Sempozyumu’nda bunun mümkün olduğu açık bir şekilde ortaya çıktı. Yalnızca tarım, hayvancılık, arıcılık, orman ürünleri gibi zengin potansiyelin desteklenmesi durumunda bile, hiçbir kirli teknoloji ürünü yatırıma gereksinim duymadan çok daha iyi bir ekonomik gelişim, refah düzeyi çok daha yüksek bir bölge yaratılabileceği dile getirildi. Bu fikri önemsiyor, bu doğrultudaki arayışları sürdürüyoruz. Bugünse yukarıda saymaya çalıştığım hususlara farklı bir pencereden bakacak, yerel kalkınmada belediyelerin nasıl bir rolü olabilir onu konuşacağız. Başta Cittaslow olmak üzere geliştirdiği birçok yenilikçi fikirle Türk belediyeciliğinde yeni bir yol açan Seferihisar Belediyemizin çok değerli Başkanı Tunç Soyer’in son derece önemli bulduğumuz deneyimlerini dinleyeceğiz, bunlardan kendimize sonuçlar çıkarmaya çalışacağız. Kentin geleceğine doğru bir ufuk turu, yeni bir vizyon arayışı da saydığımız bu söyleşiye katıldığınız için hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum” diyerek tamamladı.

DÜNYA YEREL İDARELERİ GÜÇLENDİRİRKEN TÜRKİYE MERKEZİLEŞİYOR

Zonguldak Belediye Başkanı Muharrem Akdemir’in yaptığı selamlama konuşmasının ardından kürsüye gelen Başkan Tunç Soyer, etkinliği düzenleyenlere teşekkür ettikten sonra yerel kavramını değerlendirdi. Soyer, “Konu üzerine düşünen insanlar, gelecekte dünyanın, uluslar dünyasından kentler dünyasına geçeceğini söylüyor. O yüzden kentlerde oluşan sorunların çözümünün insanlığın sorunlarının çözümünü kolaylaştıracağını ifade ediyor. Kentlerde oluşan sorunlar insana dokunuyor. En son 2015 Aralık’ında Paris’te bir iklim zirvesi düzenlendi. Bu zirvede 93 ülke devlet başkanının yanında belediye başkanları da katıldı. Konu iklim değişikliği idi ve global dünya oluşan sorunların çözümünün ancak yerelde üretilen çözümlerle olacağı anladı. Yani global dünyanın her bir sorunu enerjiden iklim değişikliğine, açlıktan çöp sorununa kadar yerelde çözüme kavuşturulmalıdır. Bu sorunları çözmek için vatandaş kazanılırsa, onlarla birlikte hareket edilirse, çözüm bir o kadar kolaylaşacaktır. Dolayısıyla bu durumda yerelin önemli olduğunu ve yerelin öne çıktığını görüyoruz. Türkiye’de bunu biraz tersi var. Herkes Mersin’e biz tersine gibi bir durumu yaşıyoruz. 2009’da beldeler kapatılarak mahalle haline getirildi. Ondan sonra 16 bin köy kapatıldı. HDP’li bazı belediye başkanları içeri atıldı ya da yerlerine kayyım atandı. Nihayet sıra CHP’li belediye başkanlarına geldi. İtibarsızlaştırma algısı gündeme gelmeye başladı. Yani şunu söylemeye çalışıyorlar bize. Sizin seçtiğiniz belediye başkanları sorunları çözmeye yatkın değildir. Bizim atadığımız valiler kaymakamlar, kayyımlar atadığımız yerlerde her sorunu çözer. Bu nedenle bırakın seçim faslını, yerel yönetimlerde belediyecilik anlayışını, biz en güzel memurlarımızı atamalarını yapar, sorunlara çözüm buluruz” dedi.

FRANSA’DA 34 BİN BELEDİYE VARKEN BİZ OLANLARI DA KAPATIYORUZ

Türkiye’ de otoriteyi yerelden daha çok merkeze taşımak ve daha fazla merkezileştirmek gibi bir eğilim olduğunu söyleyen Soyer, “Bundan üç sene önce Paris’te belediye başkan yardımcısı ile bir toplantıda buluştuk. Bana ‘Fransa’da 34 bin belediye var bunların her birinin 10-15 civarında meclis üyesi var, dolayısı ile yaklaşık beş yüz bin kadar kişi Fransa’da güne ben bugün memleketim için ne yapacağım diye işe başlar’ dedi. Bizde de bu sayıyı biraz daha kısalım, merkezi otoriteyi daha fazla ağırlaştıralım ve belediyelerin yetkilerini daraltalım gibi anlayış var. Bu ne yazık ki dünyada hakim olan eğilimin tersine bir inşayı ifade ediyor. Bunu da paylaşmadan geçemedim” dedi.

DÜNYA TEKTİPLEŞİYOR, BUNA İTİRAZ ETMELİYİZ

Cittaslow’un ortaya çıkışıyla ilgili olarak bilgiler veren Soyer, “Biliyorsunuz iki büyük dünya savaşında, milyonlarca insanın yaşamına mal olan büyük bir pazar savaşına şahit olduk. Yani şu geçmiş 100-150 yıl içinde muazzam paylaşım savaşları yaşandığını hepimiz biliyoruz. İkinci Dünya Savaşı sonrası ülkelerin sınırları belirlendi. Ama öz itibari ile pazarlar tanımlandı. Fakat sonra kapitalist ilişkiler öyle bir noktaya geldi ki artık bu pazarların pek önemi kalmadı. Çünkü kapitalist üretim ilişkileri tek tek bireyleri esir almaya başladı. Bizleri pazar olarak kabul etmeyi başladı. Tek tek bireyler pazarlaştı. Onun için biz aynı markayı tüketen, aynı elbiseleri giyen insanlar haline geldik. Dünyanın her yerinde aynı marka televizyonları izleyip aynı marka telefonlarla konuşuyor, aynı marka yiyecekleri tüketiyoruz. Bu bir köleleşme çağıdır. Bu köleleşme çağı kimliklerin kaybolduğu bir çağ. Gelirken Devrek’ten geçtim. Yapılan mimari yanlışlarla kimliği nasıl kaybolmuş bir kent. Bu şehrin fotoğrafını Malatya’da da Manisa’nın veya Erzincan’ın bir kasabasında da görebilirsiniz. Kentler aynı bizler gibi kimliklerini kaybedip birbirlerine benzemeye başlıyor. Bizler de kimliklerimizi kaybedip aynılaşıyoruz” dedi.

CİTTASLOW BİR YAŞAM FELSEFESİDİR

İnsanlığın köleleşmelerine sebep olan sürecin içindeyken, bir yandan da özgürleşmenin ipuçlarını ortaya çıkartan bir devrimi yarattığını da söyleyen Soyer, “Yani Facebook diyorsunuz bir milyarın üzerinde insan birbiriyle arkadaş. İnternette erişemeyeceğiniz bir yer yok. Her türlü belge ve bilgiye her an, her yerden ulaşabilir durumdayız. Muazzam şekilde özgürleşmenin, şeffaflaşmanın katılımcılığın da önü açılıyor. Dolayısı ile insanlık ciddi anlamda köleleşme ile tehdit altında iken bir yandan da özgürleşme aşamasında Cittaslow da bu öykülerden biri. İnsanların daha çok tüketmesi, bir yerden bir yere daha hızlı gitmesi için tasarlanan kentler insanları doğadan ve birbirlerinden koparttı. Tüketim odaklı hayat insanlara mutluluk ve huzur getirmedi. İnsanların farklı bir yaşam biçimi aramaları kentsel boyutta Cittaslow hareketini ortaya çıkardı. Önceleri bir yeme içme hareketi olan Cittaslow felsefesi yaşamın, yaşamaktan zevk alınacak bir hızda yaşanmasını savunuyor. Cittaslow hareketi, insanların birbirleriyle iletişim kurabilecekleri, sosyalleşebilecekleri, kendine yeten, sürdürülebilir, el sanatlarına, doğasına, gelenek ve göreneklerine sahip çıkan ama aynı zamanda alt yapı sorunları olmayan, yenilenebilir enerji kaynakları kullanan, teknolojinin kolaylıklarından yararlanan kentlerin gerçekçi bir alternatif olacağı hedefiyle yola çıktı” dedi.

YAKINDA ÇAYCUMA İÇİN DE SÜRECİ BAŞLATIYORUZ

Soyer konuşmasını “Cittaslow hareketi 1999 yılında Greve in Chianti’nin eski belediye başkanı Paolo Saturnini’nin vizyonu doğrultusunda ortaya çıktı. Paolo Saturnini yaşam kalitesini yükseltmek amacıyla kentlerin kendilerini değerlendirmelerini ve farklı bir kalkınma modeli ortaya koymaları fikrini ulusal boyuta taşıdı. İdealleri kısa zamanda Bra (Francesco Guida), Orvieto (Stefano Cimicchi) ve Positano (Domenico Marrone) belediye başkanları ve Slow Food başkanı Carlo Petrini tarafından benimsendi. Günümüzde 28 ülkede 182 üyeye yayılan Cittaslow hareketinin amacı Slow Food felsefesini kentsel boyuta taşımaktır. Türkiye’den şu anda 14 belediye Cittaslow üyesidir. Yakında Çaycuma için de süreci başlatıyoruz” dedi. Soyer konuşmasını bu kapsamda Seferihisar Belediyesinin yaptığı uygulamalardan örnekler vererek tamamladı. Etkinlik, ZOKEV Başkanı Zafer Kalafat’ın unç Soyer’e günün anısına plaket vermesinin ardından sona erdi. 

Güncelleme Tarihi: 22 Aralık 2017, 11:58
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER