ARBURCKLE: “İN ÖNÜ MAĞARASI’NDA BİZLERİ ŞAŞIRTAN BULGULARA RASTLADIK.”

ARBURCKLE: “İN ÖNÜ MAĞARASI’NDA BİZLERİ ŞAŞIRTAN BULGULARA RASTLADIK.”

ARBURCKLE: “İN ÖNÜ MAĞARASI’NDA BİZLERİ ŞAŞIRTAN BULGULARA RASTLADIK.”

Karadeniz Ereğli’ye bağlı Çaylıoğlu Köyü’nde bulunan ve üzerinde 2016 yılından bu yana arkeolojik kazı çalışmaları yapılan İn Önü Mağarası’ndaki tarihî bulgular hakkında yapılan bilgilendirmenin ardından, 19 Ağustos günü yapılan bir başka basın toplantısı ile hayvan fosilleri üzerinde yapılan çalışmalardan elde edilen bulgular hakkında bilgiler paylaşıldı.

Karadeniz Ereğli Belediyesi Toplantı Salonu’nda düzenlen basın toplantısında çalışmalarda aktif görev alan akademisyenler çalışmalar hakkında bilgiler verirlerken, toplantı sonunda da gazetecilerin sorularına yanıt verildi.

Toplantının açılış konuşmasını yapan Karadeniz Ereğli Belediye Başkanı Halil Posbıyık, mağarada yapılan çalışmaların dünya genelinde ses getirmeye başladığını kaydederek bundan sonraki yapılan çalışmalarda da elde edilecek bulguları merakla beklediklerini söyledi.

Toplantıda genel bir değerlendirme yapan ve Amerika Birleşik Devletleri’nin önemli zooarkeologlarından biri olan Harvard Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Benjamin Arburckle, Karadeniz Ereğli’nin yaklaşık dört bin yıl öncesindeki geçmişine dayanan bilgiler paylaştı. Yapılan çalışmalarda hayvan kemikleri üzerinde incelemeler yapılarak o hayvanlarının türleri ve dönemin hayvancılık kültürü hakkında bilgiler edinilmeye çalışıldığı bilgisi verildi. Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Arkeoloji Bölümü kazı ekibinden Ali Güney ile Ege Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Araştırma Görevlisi Ayşegül Erden’in de katıldıkları basın toplantısında Benjamin Arburckle şu bilgileri paylaştı:

“Hayvan kemiklerini inceleyerek hem mağaradaki hem de çevresindeki hayvan türleri hakkında bilgi sahibi olmaya çalışıyoruz. Bu çalışmalar, dönemin kültürel ve ekonomik hayatı ile bilimi hakkında da bizlere bilgilere verebilecek. Bizim için öncelikli olan bilgiler ise bu insanların neler yedikleri, avcı, çoban veya çiftçi olup olmadıkları gibi konular. Bu mağaradaki yaşamın yerleşik bir hayat mı yoksa mevsimsel bir hayat mı olup olmadığı konusunda da bulgular arıyoruz. Diğer yandan bu kalıntıları inceleyerek yörenin diğer yörelerle özellikle de Anadolu ile olan ticari ve sosyal ilişkileri hakkında da bilgi edinmeye çalışıyoruz. İn Önü Mağarası’nda elde ettiğimiz bulgular, Karadeniz Bölgesi’nde Zooarkeoloji Bilimi açısından elde edebildiğimiz ilk bulgular. Bundan birkaç yıl önce de Samsun yöresinde bazı bulgulara rastlanabilmişti. Açık söylemek gerekirse biz bu çalışmanın daha çok başındayız. Bu ilk çalışmalar, mağarada ve çevresinde bundan sonra yapılacak olan hayvan kemiği arama çalışmalarında nelerle karşılaşabileceğimiz noktasında önemli ipuçları verecektir. Bu ilk çalışmalarda mağara ve çevresindeki evcil ve vahşi ve evcil hayvanlarla ilgili bilgi sahibi olduk. Bu noktada beni en çok şaşırtan bilgi, yörede rastlanan yerel domuzlar. Bu domuzlardan hem etleri hem de yağları için yararlanılmış. Bu domuzlar, yöredeki meşe ağaçlarının oluşturduğu ormanlarda sürü halinde yaşamış. Altı bin yıl öncesinde ait olduğunu sandığımız bir domuz iskeletinde domuzun bir kolunda bir kırık oluştuğu ve o kırığın da tedavi edilmek istendiği bilgisine ulaştık. Bizi şaşırtan bir diğer bulgu da bu yörede rastlanılan yerel keçiler. Bu keçiler genel olarak etleri için kullanılmış; ancak ilginç olan taraf da kemikleri bulunan keçilerin çok yaşlı hayvanlar olması. Bu keçilerin de sütleri ve kıllarından yararlanıldıktan sonra yaşlanınca kesilip yendiğini anlıyoruz. Bunların yanında yaşça küçük sığırlar da bulduk. Bunlar da muhtemelen sütleri ve etleri için beslenmiş. Ancak bu noktada beni en çok şaşırtan ise koyun kemiğine rastlanmamış olmaması. Bu yöredeki ağır mevsim şartlarında soğuktan korunmak için koyun yünü yerine keçi kılından istifade edildiğini anlıyoruz. Bir diğer sürpriz sayılabilecek bulgu ise yörede çok sayıda türde vahşi hayvan kalıntısına rastlanmış olması. Milattan Önce 4000 ila 4001 yıl öncesine ait olan bu bulgulara göre Karaca, Kızıl Geyik, gibi hayvanların kalıntılarını bulduk. Bu da günümüzün bazı vahşi hayvanlarının o dönemlerde evcilleştirilmiş olduğunu gösteriyor. Etlerinden istifa edilen geyiklerin boynuzlarının da ayrıca bazı eşyaların yapımlarında kullanılabildiklerini görüyoruz.”

Gündem

Güncelleme Tarihi: 20 Ağustos 2019, 09:13
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER