Ölüm emri, Ereğli'den mi verildi?

İşte tüm gerçekler! Ereğli'nin kahramanı, Uzun Mehmet'in ölüm emrini kim verdi, mezarı nerede?İşte o hikaye... Yasin Ören’in kaleminden….

Ölüm emri, Ereğli'den mi verildi?

Yasin Ören’in kaleminden….

Annesi tarafından Kandilli ’ye un öğütmek için gönderilen Uzun Mehmet,  insanlık tarihini değiştirecek bir olayın başında olduğunun hiç farkında değildi.

Her şey Osmanlı donanmasına ait Siraci Bahri adlı gemide askerlik yaptığı kazanın buharlı sisteme geçmesiyle başladı.

O dönem yanartaş olarak adlandırılan, şimdilerin karaelması ile Uzun Mehmet işte o gemide tanıştı. Bu taşlar yurtdışından geliyor Osmanlı toprakları içinde üretimi yapılamıyordu.

Komutan içtima alanında elindeki yanar taşı Uzun Mehmet’inde içinde bulunduğu askerlere göstererek, terhis olduklarında memleketlerinde bu taşlardan aramalarını istemişti.

Kömür o dönem Osmanlı’ya İngiltere’den yüksek maliyetlerle geliyor, devlet bütçesine ağır bir yük getiriyordu. Ayrıca Padişah Saray’ında da kullanılıyordu.

Askerlik dönüşü tarımla uğraşmanın hayallerini kuran Uzun Mehmet biran önce terhis olup, bugünlerde Ereğli’nin en zengin muhiti olan ve İstanbul’un Nişantaşı olarak adlandırılan Kestaneci Mahallesi’ndeki baba ocağında o dönemin Osmanlı’sı adına çok önemli bir iş başaracağını aklının ucundan dahi geçirmiyordu.   

Şimdilerde villaların birbiri ardına öbekleştiği bu mahallede, bir cinayete kurban gidecek, Milyarlarca TL’lik bir sektörün mimarı için 1829 yılı Kasım ayı diğer günlerden hiç farklı değildi.

Uzun Mehmet çiftçi ailesinin buğday ve mısırları öğütmek için Kandilli bölgesinde bulunan taş değirmeninin yolunu tutuyordu.

Yine Uzun Mehmet Annesinin: “Oğlum, evdeki mısırı al, git Kandilli değirmen ağzında öğüt getir.” demesi üzerine, komutanın yanan taşla ilgili söyledikleri aklına geliyor, diğer taraftan yol boyunca gördüğü taşları inceliyordu.

O sabah;  Niren deresi boyunca dolaştığı bir sırada gösterilen örneklere benzeyen kara bir taş gören Uzun Mehmet bir şey fark etmişti. Bugüne kadar Ereğli’de kimsenin fark etmediği bir şeydi bu…

O an Ereğli ve Ülke tarihinin en önemli anlarından biriydi. Hemen ertesi sabah araştırmalarını derinleştiren Uzun Mehmet, yağmur suyunun oluşturduğu bir yarmada ilk kömür damarına rastlamanın verdiği sevinç ile birlikte hayatını değiştirecek yolculuğa çıkmak için çoktan hazırlık yapmaya başlamıştı.

Ereğli’nin her yerinde “Ben kömürü buldum” diyerek âdeta kendi sonunu hazırlayan Uzun Mehmet; elinde Kdz. Ereğli’nin karaelması; anne ve babasının hayır duasını alıp İstanbul’a yelkenli gemi ile zorlu bir yolculuğa çıktı.

Yalnız bir şeyin farkında değildi; O dönem Ereğli Kaymakamı olan Hacı İsmail Ağa, peşine 3 adamını çoktan takmıştı bile…

İstanbul’a ayak basar basmaz askeri donanmada Komutanına ulaşan Uzun Mehmet’e Sarayın ihtişamlı yolu açılıyor kendisini Padişahın karşısında buluyordu.

O dönem Kastamonu Sancağına bağlı olan Kdz. Ereğli’ye, ekip yönlendirmesi talimatı veren Padişah, Uzun Mehmet’in tarif ettiği bölgede madene ulaşıldığı haberi alınca, Uzun Mehmet hayatında gördüğü en büyük parayla tanışıyordu; tam 5 Bin kuruş hazineden kendisine para ödenmiş, aylık 500 kuruşta maaşa bağlanmıştı.

Osmanlı’nın kaderini değiştiren ve Padişahın gözüne giren Uzun Mehmet için tehlike çanları çalmaya başlamıştı.

Ereğli Kaymakamı yaşananlardan rahatsız oluyor,  Uzun Mehmet’in yerine geçeceği endişesi her gün içini kemiriyordu.

İstanbul’da peşinde olan 3 adamdan habersiz Han’da yaşamayan başlayan Uzunmehmet, özlem duyduğu rahat ve huzura kavuşmanın verdiği hazla günlerini geçiriyordu.

Yalnız Kaymakam Hacı İsmail Ağa boş durmuyor, sürekli İstanbul’da yaşananlarla ilgili peşine taktiği üç adamdan bilgi alıyor, hasetliği, kıskaçlığı her geçen gün katlanarak artıyordu. 

Çünkü gerek Ereğli’de, gerekse ülkede, gerekse padişahın gözünde, Uzun Mehmet bir kahraman olmuş, el üzerinde tutuluyor, her dediği gerçekleştiriliyor, Kaymakam İsmail Ağa gözden düşüyordu. 

Evet, Ereğli’de 1848 senesinde Ereğli Kömür İşletmesi (EKİ) faaliyete geçmesine kadar uzanacak bir serüveninin sonuna doğru geldiğinin farkında olmayan Uzun Mehmet, kahvenin son içeceği şey olduğu bilmeden, inanılmaz ölçüde kahve tüketiyor, Lüks bir yaşama merhaba demişti.

Haliyle bu şaşalı günlerin Uzun Mehmet için bir sonu olduğunu düşünüyordu; Kaymakam…

O son düşünülmüştü, Uzun Mehmet;  astığı astık, kestiği kestik Kaymakamın ayağına bağ olmamalıydı, talimatı verdi; zehirlenerek öldürülecek,  bedenide yok edilecekti!

Çünkü Padişah ve ülke için bir kahramandı, bir kahramanı öldürmenin bedelini de ağır ödeyeceğini biliyordu.

Önce yaşadığı Handa kahvesine zehir konuldu ardından,  bedeni bugün daha nerede olduğu bilinmeyen bir yere gömüldü.

Aradan uzun uzun yıllar geçti; Uzun Mehmet kulaktan kulağa, nesilden nesile yaşatıldı ve çok sevdiği Ereğli’ye mezarı bile gelmedi.

Bugünlerde cadde ve parkta adı yaşatılan ve heykeli bulunan Uzun Mehmet gerçekten yaşadı mı yaşamadı mı söylemleri içinde; bugünlerde 31 mahallesi, 29 Camisi, 5 yatırı, 3 mağarası, binlerce yıllık tarihi içinde barındıran yok adı; “Erikli’ydi, yok Elieğri’di, yok  Hedekli’ydi, Evet evet Ereğli’ydi.” rivayetleri içinde, tarihin seyrini değiştiren bu adam; ilçenin 2 bin 500 yıllık tarihinde derin izler bırakıyor, hala bir kahraman olarak  tarih kitaplarındaki yerini alıyordu. 

Y.Ö’nün notu: Bu yazımı 85 yaşındaki İlçenin ayaklı tarihi olan; Ayhan Taşkınkıroğlu  ile yaptığım söyleşinin yanı sıra Uzun Mehmet ile ilgili bazı belgeleri inceleyerek derledim.

Güncelleme Tarihi: 11 Mart 2017, 16:26
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER